1. Anonimlik
Sosyal medyada agresyonun başlıca nedenlerinden biri, anonimlik sağlamasıdır. İnsanlar gerçek kimliklerini gizleyerek sahte isimler veya avatarlar kullanabilirler. Bu anonimlik, psikologların “çevrimiçi dezenhibisyon etkisi” olarak adlandırdığı bir olguyu sıkça meydana getirir. Suler (2004)’e göre, bu fenomen, bireylerin çevrimiçi davranışlarından daha az sorumlu hissettiği zaman meydana gelir ve bu da gerçek dünyada göstermeyecekleri davranışların dijital ortamda sergilenmesine yol açar.
-
Bireylik Yitimi (deindividuation )
Deindividuasyon, çevrimiçi agresyonun arkasındaki başka bir psikolojik kavramdır. Bireyler anonim hissettiklerinde ve büyük bir kalabalığın bir parçası olduklarını düşündüklerinde, öz farkındalıklarını ve kişisel sorumluluklarını kaybedebilirler. Bu fenomen, insanların dijital dünyada kendi eylemlerinden sorumlu olmadıklarını algıladıkları durumlarda agresif davranışları artırabilir. Zimbardo’nun (1969) çalışması, deindividuasyonun belirli durumlarda agresif davranışlara yol açabileceğini gösterirken, bu kavram çevrimiçi davranışlara da uyarlanabilir.
Sosyal medyada yazdığınız bir yorum veya paylaştığınız içeriğe, anında geri bildirim alınmadığı için, bu etkileri gözlemlemek daha zordur. Gerçek dünyadaki yüz yüze etkileşimlerde söylediğiniz bir sözün veya yaptığınız bir davranışın hemen karşılığını alırsınız. Karşınızdaki kişinin yüz ifadesi, ses tonu veya tepkisi, sizin söylediğinizin veya yaptığınızın nasıl bir etki yarattığını anlamanıza yardımcı olur. Bu, empatiyi artırır çünkü anında geri bildirim alarak davranışlarınızın etkilerini gözlemleyebilir ve içsel bir muhasebe yapabilirsiniz.
Ancak sosyal medyada durum farklıdır. Siz yazdıktan sonra o sihirli şapka, zamanla etkileşimlerinize yanıt veriyor. Ve bu yanıt, gerçek dünyada olduğu gibi anında gelmiyor. İşte burada empati erozyonu başlıyor. Kişiler, sözlerinin ve davranışlarının gerçek dünyada yarattığı etkiyi daha az, hatta hiç farkında olmuyor. Yazıyor, söylüyor ve kaçıyor.
Empatiyi güçlendirmek için, sosyal medyada yazdığımız sözlerin ve paylaştığımız içeriklerin gerçek dünyadaki etkilerini unutmamamız önemlidir. Her bir yazı veya yorumun arkasında gerçek insanlar olduğunu ve bu platformların da duygusal bağlarımızı etkilediğini anlamalıyız. Dijital dünya ile gerçek dünya arasındaki bağlantıyı korumak, daha fazla empati için bir adım olabilir.
Sonuç olarak, bununla başa çıkmak için bilinçli bir şekilde sosyal medya kullanımımızı yönlendirebiliriz. İletişim biçimlerimizin etkilerini anlamak, empatiyi güçlendirmenin anahtarı olabilir. Sosyal medya ile gerçek dünya arasında bir denge bulmak, daha anlayışlı ve bağlı insanlar olmamıza yardımcı olacaktır.
3.Bilişsel Tutarsızlık ve Onay Yanılsaması
Bilişsel tutarsızlık, bireylerin çelişen inançlar veya eylemler nedeniyle yaşadıkları rahatsızlığı ifade eder. Sosyal medyada kullanıcılar sıkça farklı görüşler ve bilgi ile karşılaşırlar. İnançlarını zorlayan fikirlerle karşılaştıklarında, bazı bireyler tutarsızlığı azaltmak için savunma mekanizması olarak agresyonu kullanabilirler. Ayrıca, insanlar mevcut inançlarını doğrulayan bilgileri arama eğiliminde olduklarında, karşıt görüşlere maruz kaldıklarında da düşmanca davranabilirler. Bu davranış, Festinger (1957) ve diğerleri tarafından açıklanan psikolojik süreçlerin bir sonucudur.
4.Sosyal Kimlik ve İç Grup/Dış Grup Dinamikleri
Sosyal kimlik teorisi, bireylerin sosyal gruplara olan algıladıkları üyelikten bir kısmını elde ettiğini ileri sürer. Sosyal medyada, bu, kullanıcılar grup kimliklerine yönelik bir saldırı olarak algıladıklarında, “biz karşı onlar” mantığına yol açabilir. Tajfel’in (1979) çalışması, bu bölünmenin artmasına ve algılanan dış grup üyelerine karşı agresyona yol açabileceğini gösterir.
5.Çevrimiçi Dezenhibisyon ve Sosyal Öğrenme
Sosyal medya platformları, agresif davranışların çevrimiçi öğrenme yoluyla yayılmasına olanak tanır. Kullanıcılar, başkalarının hedeflerine ulaşmak veya dikkat çekmek için agresyonu kullandığını gözlemleyebilirler ve bu davranışları sonradan taklit edebilirler. Bandura’nın sosyal öğrenme teorisi (1977), insanların başkalarını gözlemleyerek yeni davranışlar öğrendiğini vurgular ve bu mekanizma çevrimiçi ortama uyarlanabilir.
Sonuç olarak, sosyal medyada agresif davranış, birçok psikolojik ve sosyolojik faktörden etkilenen karmaşık bir
olgudur. Bu temel nedenleri anlamak, çevrimiçi agresyonu ele almak ve azaltmak konusunda bize yardımcı olabilir. Dijital çağı sürdürürken, dijital saygı, empati ve eleştirel düşünmeyi teşvik ederek daha sağlıklı çevrimiçi etkileşimler ve topluluklar oluşturmamız önemlidir.
Referanslar:
- Suler, J. (2004). The online disinhibition effect. CyberPsychology & Behavior, 7(3), 321-326.
- Zimbardo, P. G. (1969). The human choice: Individuation, reason, and order versus deindividuation, impulse, and chaos. W. J. Arnold & D. Levine (Eds.), Nebraska Symposium on Motivation (Vol. 17, pp. 237-307).
- Festinger, L. (1957). A theory of cognitive dissonance.