Deneyin Tasarımı Nasıldı?
Deney, üniversite öğrencilerini içeren katılımcıları seçmekle başladı. Bu katılımcılar, zihinsel sağlık sorunları veya suç geçmişi olmadıklarından emin olunarak dikkat ve özenle seçilmişti. Daha sonra katılımcılar, rastgele bir hapishane ortamında ya mahkum, ya da gardiyan rolünü oynamak üzere atanmışlardır. Gardiyanlar, otoritelerini pekiştirmek amacıyla üniforma, güneş gözlüğü ve cop gibi araçlarla donatılmıştı. Mahkumlar ise kimlik numaralarını taşıyan üniformalar giydiler, bireyselliklerini kaybettiklerini simgelemek için. “Hapishane”, küçük hücreler, ortak bir alan ve bir avlu gibi özelliklere sahip bir üniversite binasının bodrum katında kurulmuştu.
Zimbardo Deneyinin Gelişimi
İşler pek planladığı gibi gitmemişti. Başlangıçta iki hafta sürecek şekilde planlanan Stanford Hapishane Deneyi, sadece altı gün sonra ilk günlerde ortaya çıkan rahatsız edici psikolojik stres ve kötü muamele nedeniyle erken sona erdirilmişti. Katılımcıların rollerine dönüşümü hızlı ve ürkütücüydü. Gardiyanlar, yeni kazandıkları otorite ile hızla otoriter ve kötü muameleci tavırları benimsemişler, mahkumları küçümsemeye, aşağılamaya ve psikolojik işkence yapmaya başlamışlardı. Bu şok edici dönüşüm, durumsal faktörlerin insan davranışı üzerindeki etkileyici gücünü net bir şekilde gözler önüne seriyordu. Diğer tarafta ise hapishane hücrelerindeki mahkumlar ciddi duygusal sıkıntı belirtileri göstermeye başlamışlardır. Depresif, kaygılı ve duygusal olarak istikrarsız hale gelen katılımcılar. Deney olduğunu bilmelerine rağmen, simüle edilen hapishane ortamındaki güç dinamikleri, derin psikolojik ve duygusal sonuçlar ile karşı karşıya kalmışlardır.
Etik Endişeler
Stanford Hapishane Deneyi, yıllar boyunca etik endişelerin merkezinde olduğu bir fırtına yaratmıştır. En büyük eleştirilerden biri, katılımcılara sunulan bilgilendirilmiş onamın eksikliğiydi. Katılımcılar, potansiyel psikolojik zarara ilişkin yeterince bilinçli değildi. Dahası, katılımcılar deney sırasında kendilerine uygulanan fiziksel ve psikolojik zarardan yeterince korunamadılar. Bu, psikolojik araştırmaların etiği hakkındaki temel soruları gündeme getirdi ve bilgilendirilmiş onam, son bilgilendirme ve araştırmaya katılan katılımcılarının refahını koruma konularının ne derece önemli olduğunu vurguladı. Ortaya çıkan bu sonuç, bilimsel bilgiyi ararken etik düşünceden asla ödün verilmemesi gerektiğini açıkça hatırlatıyor.
Zimbardo Deneyinin Bulguları Neydi ?
Tüm etik eksikliklerine ve metodolojik sınırlamalarına rağmen, Stanford Hapishane Deneyi insan psikolojisinin derinlemesine bir anlayış sunmuştur. Deney, durumsal faktörlerin ve otoritenin insan davranışı üzerindeki etkisini gösterdi. Çalışma, belirli koşullar altında bireylerin, bu koşullar zalimlik ve kötü muamele içerse bile, atandıkları rolleri kabul edebileceklerini vurgulamıştır. Bu fenomen, genellikle “kötülüğün sıradanlığı” olarak adlandırılır ve sadece bu deneyin sınırları içinde değil, aynı zamanda tarihsel olarak Holokost ve diğer sistematik zalimlik ve baskı örneklerinde de gözlemlenir. Bu çalışmanın sonuçları, kontrollü bir ortamın dışına uzanan, insan doğasının daha karanlık yönlerine ürkütücü bir bakış sunmaktadır.
Bu bağlamda, Stanford Hapishane Deneyi, “Lucifer Etkisi”ni somut bir örnek olarak sunar. Katılımcıların rolleri ve deneyin atmosferi, sıradan insanların bile, verilen koşullara bağlı olarak nasıl değişebilecekleri konusunda çarpıcı bir örnek sunar. Bu, insanların davranışlarının çevresel faktörler ve otorite tarafından nasıl şekillendirilebileceğine dair önemli bir uyarıdır ve bu etkiyi anlamak, insan psikolojisi ve toplumsal dinamikler üzerine daha fazla araştırma yaparken göz önünde bulundurulması gereken bir konudur.
Follow @https://twitter.com/burcukoray_.