Empati, başkalarının duygularını anlama ve paylaşma yeteneği olarak insan ilişkilerinin temelini oluşturur. Yüz yüze etkileşimler, beden dili ve duyguların paylaşılmasıyla geliştirilir. Ancak sosyal medyanın ortaya çıkması ile, iletişimimizin büyük bir kısmını sanal dünyaya kaydırdı ve bizim iletişimin zenginliğimizi sınırladı.
Konrath ve arkadaşlarının 2011’deki bir çalışması, üniversite öğrencileri arasındaki empati seviyelerinin son üç on yılda önemli ölçüde azaldığını gösterdi (1). Araştırmacılar, bu düşüşün, empatik becerilerin gelişimini engellemeye potansiyel olarak katkıda bulunabilen dijital iletişimin yükselmesine bağlanabileceğini öne sürdüler.
Anonimliğin Maskesi ile Saldırganlaşma
Sosyal medya platformları, bireylere gerçek kimliklerini açıklamadan etkileşimde bulunma imkanı sunar, bu da kişilerin kendilerini gerçek hayat kimliklerinden uzak hissetmelerine yol açabilir. Bu anonimlik perdesi, sanal olarak saldırgan veya duyarsız davranma eğiliminde olan bir olgu olan çevrimiçi dezenhibisyon etkisine yol açabilmekte. İnsanlar gerçek yaşamlarındaki kimliklerinden kopmuş gibi hissettiklerinde, sanal dünyadaki davranışlarda daha fazla agresif veya duyarsız olabilirler, bu da empatiyi zayıflatabilir.
Ayrıca, sosyal medyada kişilerin eylemlerinin anında sonuçları olmaması, empati erozyonunu daha da kötüleştirmiştir. Yüz yüze etkileşimlerde mevcut duygusal geri bildirim eksikliği nedeniyle, kişiler, sözlerinin ve davranışlarının diğerleri üzerindeki etkisini daha az farkında olabilirler.
Yankı Odaları ve Kutuplaşma
Sosyal medya algoritmaları, kullanıcılara ilgi ve inançlarıyla uyumlu içerikleri göstermek amacıyla tasarlanmıştır, ki bu da kişiselleştirilmiş yankı odalarının oluşmasına yol açar. Bu özellik kullanıcı katılımını artırırken, aynı zamanda çeşitli bakış açılarına maruz kalmayı sınırlayarak, farklı görüşlere sahip kişilerle kurulan empatik bağları ne yazık ki zayıflatır.
2018 yılında Vosoughi ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışma, yanlış bilginin sosyal medya platformlarında gerçek bilgiden daha hızlı yayıldığını ve daha fazla kişiye ulaştığını buldu (3). Bu yanlış bilgi çoğalması toplulukları daha da bölebilir ve yapıcı konuşmaları engelleyebilir, zıt görüşlere sahip kişiler arasındaki empatik bağları erozyona uğratabilir.
Karşılaştırma ve Kıskançlık Çağı
Sosyal medya, kişilerin kendilerini sürekli karşılaştırma kültürünü yükseltti, kullanıcılar çevrimiçi kimliklerini mükemmel bir şekilde sunma eğilimindedirler. Sürekli olarak mükemmel bir şekilde sunulan başarı, güzellik ve mutluluğun bu özgül sunumlarına sürekli maruz kalma, kişiler arasındaki empati yeteneğini zedeliyor ve diğerlerinin yaşadığı zorluklar ve sorunlarla bağ kurma yeteneklerini azaltıyor.
Krasnova ve arkadaşlarının 2013 yılındaki bir çalışması, pasif Facebook kullanımının (aktif olarak katılmadan sadece göz atma) kıskançlık hissi ve yaşam memnuniyetinde azalma ile ilişkilendirildiğini buldu. Bu negatif duygular, kişilerin başkalarının deneyimleriyle bağ kurmak yerine kendi güvensizlikleriyle meşgul olmalarına neden olabilir.
Sosyal medya, bağlantı kurma ve bilgi paylaşma konularında şüphesiz önemli avantajlar getirdi, ancak empati yeteneğimize olan etkisi göz ardı edilemez.
Referanslar: 1. Konrath, S. H., O’Brien, E. H., & Hsing, C. (2011). Changes in dispositional empathy in American college students over time: A meta-analysis. Personality and Social Psychology Review, 15(2), 180-198.