Duygu Odaklı Terapi, insan doğasına diğer terapötik yaklaşımlardan farklı bir perspektif sunar. Bu teorik çerçeve, davranışçı ve dinamik yaklaşımların öne sürdüğü deterministik görüşe karşı, daha pozitif bir bakış açısını benimser. DOT, insanın kendi kararlarını özgürce alabilme potansiyeline, potansiyellerini kullanabilme kapasitesine ve kendi farkındalığına inanır Bu nedenle, DOT’a göre insan, dış dünyadaki uyarıcıların pasif bir alıcısı değildir. Dış uyarıcılar davranışları etkileyebilir, ancak davranışları belirleyen ve duyguları düzenleyen kişi kendisidir. İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özellik, duygularının farkında olması ve bu duyguları ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirebilmesidir.
Duygu Odaklı Terapi Tedavi ilkesi
Duygu odaklı terapinin iki ana tedavi ilesi vardır bunlardan biri empati diğeri ise koşulsuz kabuldür. Danışmanlar, terapi sürecinde tam anlamıyla varlıklarıyla orada bulunurlar. Danışanların duygularına uyum sağlarlar, deneyimledikleri duygulara özenle yaklaşıp uygun geri bildirimlerde bulunarak empatik bir ilişki kurarlar. Terapistin koşulsuz kabul eğilimi ve empatisi; danışanların yalnızlık duygularını hafifletir. Zorluklarla başa çıkmalarını ve kendilerini olduğu gibi kabul etmelerine yardımcı olur. Bu ilişki deneyimi, danışanların duygularını ifade etmeleri, düzenlemeleri ve yeni bakış açıları geliştirmeleri için gerekli olan güven duygusunu kazanmalarını sağlar.
Duygu odaklı terapi yaklaşımına göre duygular; birincil, ikincil ve yardımcı duygular şeklinde gruplandırılmıştır.
Birincil duygular
Bireyin karşılaştığı durumlar karşısında vermiş olduğu ilk ve en önemli tepkileri olarak tanımlanmaktadır. Birincil duygular; terapide dışarı vurulması istenen, farklı bir duyguya indirgenemeyen “şimdi ve burada” olan, olaylara verilen ilk reaksiyonlardır. Bu duygular bir anlamda bireyi tanımlayan, bireye kimlik kazandıran, asıl tepkileri oluşturan duyguları içermektedir (Greenberg vd., 2008b). Bu duygular; karşılaşılan durumlar karşısında hızlı bir biçimde meydana gelmektedirler. Çoğunlukla başka bir duygu tarafından kapatılırlar. Terapötik süreçte bu duygulara yönelik bir farkındalık geliştirilmesi hedeflenmektedir
İkincil duygular,
birincil bir his veya düşünceye verilen cevaplar veya birincil duygulara karşı gösterilen savunmalar olarak tanımlanır (Greenberg, 2002). Bu duygular, birincil duygulara ve içsel süreçlere karşı geliştirilmiş savunma tepkileri olarak açıklanmaktadır. Bu duygular, birincil duygulara dayanamama, onları tolere edememe veya engellenmesi sonucu ortaya çıkar. Sonrasında işlevsel olan duyguların normal akışını bozarak engellerler (Greenberg, 2002; Pascual-Leone vd., 2013). Bu duygular, duygunun asıl kaynağını gizlemekle birlikte toplumsal cinsiyet rolleri karşısında gösterilen duygusal tepkileri de içerebilirler. Danışanlar genellikle sıkıntı verici olarak tanımladıkları ve kurtulmak istedikleri duygulardır.
Yardımcı Duygular
Yardımcı duygular; bireyin toplumsal ortamda olumlu izlenimler bırakmak veya belirli tepkileri alabilmek amacıyla bilinçli ya da bilinçsiz olarak sergilemiş olduğu duygulardır. Birey, çevresindekilerinden görmek istediği reaksiyonları elde etmek için bu duyguları kullanır. Diğer insanlarda belirli duyguları uyandırmak, isteklerini gerçekleştirmek veya sempati kazanmak için dışa vurduğu hislerdir. Örneğin, dikkat çekmek hasta gibi davranmak, isteklerini elde etmek için ağlamak gibi davranışlar araçsal duygular olarak örnek verilebilir Bunlar anlık değil, duygusal bir tavır ifadesi olarak tanımlanır.
Duygu Odaklı Terapi, Birey Merkezli Terapi yaklaşımının terapötik ilişki koşulları
Gestalt Terapisi teknikleri, bilişsel psikoloji ve modern duygu kuramlarından elde edilen bilgiler doğrultusunda geliştirilmiş deneyimsel bir psikoterapi yaklaşımı olarak tanımlanır. Bu yaklaşımdaki yol haritası, süreç odaklı müdahaleleri içerir. Danışanın içsel süreçlerinin anlaşılması ve bu doğrultuda terapötik müdahalelerin odak noktasını duygular oluşturur. Duygu kavramı daha çok yaşanılan anla ilgili olmasına rağmen geçmiş ve gelecek algıları, bireyin şimdiki anını da etkilemektedir. Geçmişte yaşanılan olayların zihinsel yeniden canlandırılması da benzer şekilde anlık duygu durumunu etkilemektedir.
Duygu Odaklı Terapi (DOT), birey merkezli yaklaşımın temel terapötik tekniklerinden olan empati, şeffaflık, koşulsuz olumlu kabul gibi unsurları kullanarak danışanların değer/değersizlik algılarını düzenlemeyi amaçlar. Bu sayede danışanlar, kişilerarası kaygıya daha fazla tahammül edebilir, koşullar tarafından üretilen kişilerarası kaygıyı azaltarak öznel deneyimlerine odaklanabilir ve bunları düzenleme becerileri kazanabilirler.
Duygu Odaklı Terapi (DOT), danışma sürecini üç temel evrede gerçekleştirir.
I. Aşama: Bağlanma ve Farkındalık Bu aşamada, danışanın duygularına önem verilir ve mevcut benlik algısının anlaşılması amaçlanır. Empati önemlidir ve danışanın duygularına yönelik farkındalık geliştirilmesi amaçlanır. Duygusal yaşantıların önemi vurgulanır, çatışmaların ve zorlukların önemi anlaşılır. Danışanla empatik bağ kurularak, yaşadığı zorluklar önemsenir, duygularına değer verilir ve duygusal yaşantılarının her detayına dikkat edilmesi için cesaretlendirme yapılır.
II. Aşama: Hatırlama ve Keşfetme Bu aşamada, danışanın anımsama süreci desteklenir ve yeni duygusal deneyimler için destek sağlanır. Deneyimleme süreci, uyumlu veya uyumsuz duygulara ulaşılarak yeniden canlandırılır. Şimdiki deneyimle uyumsuz olan şemalara ulaşılmaya çalışılır. Bu aşamada, duygular yeniden hissedilir ve bazen yoğunlaştırılır. Duygunun yeniden çağrışımlar yoluyla hissettirilmesi ve keşfettirilmesi amaçlanır.
III. Aşama: Dönüşüm ve Alternatif Oluşturma Bu aşamada, duyguların dönüştürülmesi için yeni duygusal tepkiler oluşturulmaya çalışılır. Duygusal yaşantıların anlamlandırılması için yansıtma süreci desteklenerek keşfedilen yeni duyguların kabulü sağlanır. Danışan birincil duyguya ulaştığında duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkilerinin alternatif yollarını oluşturmaya başlar. Bu süreç, uyumlu duygusal tepkilerle yeni iç kaynaklara erişerek yeni anlamlar yaratmak için bunların yansıtılmasından oluşur. Danışan, kendi duygusal dünyasında yeni yaşantıları deneyimledikçe, benliği ile daha bütünleşmiş ve yeni anlamlar oluşturmaya başlamış olur. Duyguların yeniden yapılandırılması sağlanır.
Duygu Odaklı Terapi, birinci ve ikinci aşamada birincil ve ikincil duyguların fark edilmesi ve ifade edilmesi ile devam eder. Bu süreçte, danışan duygusal farkındalık kazanır ve içinde bulunduğu problemlere farklı çözüm yolları görmeye başlar.